SAİNT ETİENNE TÜRK KÜLTÜR OCAĞI SİTESİ
   
  ST. ETİENNE ÜLKÜCÜLERİ
  KIBIR VE UCUB NEDIR?
 

KİBİR NEDİR?

Kibir, kendini başkasından üstün göstermektir. İnsanın kibirlenebilmesi için yanında başkalarının bulunması gerekir. Hiç kimsenin bulunmadığı yerde kibir olmaz. İnsan, kimse olmasa da kendini ve işini beğenebilir; fakat kimse olmadığı için, kendini büyük gösteremez, kibirlenemez.
KİBİR, YAPILDIĞI YERLERE GÖRE ÜÇE AYRILIR
1- Allahü teâlâya karşı kibir
Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazı dinsizler de imanı, ibadeti, namaz kılmayı aşağılık, gericilik sanarak kibirlenirler. Allahü teâlâ buyuruyor ki: Büyüklenerek bana ibadet etmeyenler alçalmış olarak Cehenneme girecektir. [Mümin 60]
2- Peygamberlere karşı kibir
Bazıları, Peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için, kibirlenerek onlara uymayı kabul etmediler. Peygamber efendimiz için dediler ki: “Bu da sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, hüsrana uğrarsınız. »  [Müminun 33, 34]
3- İnsanlara karşı kibir
Herhangi bir hususta kendini başkasından üstün gören kibirlidir.
Şam Ordusu kumandanı Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri büyük bir kalabalıkla Hazreti Ömer’i karşıladı. Hazreti Ömer kölesi ile nöbetleşe deveye bindiğinden, Halife devesinden indi. Yerine kölesi bindi. Devenin yularından tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp deredeki sudan geçti. Bunu gören kumandan dedi ki: “Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar, size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebiliriz?”
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
“Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik. Allahü Teâlâ, bizleri Müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allahü Teâlâ bizi zelil, her şeyden aşağı eder.”
 
NELERİ YAPMAK KİBİR OLUR?
1- Sual soramamak kibirden kaynaklanır. Kibirli, sual sormayı, bilmemenin alameti kabul eder. Sual sorarsam bilmediğim meydana çıkar der. Sual sormada bir de muhtaçlık vardır. Ben ona niye muhtaç olayım ki der.
2- Yol sormaktan çekinmekte de kibir kokusu vardır. Yol soramamak, sual soramamak, ayıplanma, kınanma korkusundan ileri gelir. Bu da kibirdendir.
3- Bu fakir, bu aciz, bu günahkâr dediği halde, azıcık tenkit edilince öfkelenmek, tenkide dayanamamak kibirdendir.
4- Kimi de, âmirinden izin istemeye çekinir.
5- Misafir olduğu evde, birçok imamlığa layık kimse varken, ev sahibi izin vermeden imamlığa geçmek, herkesten çok kendini imamlığa layık görmek kibirdendir.
6- Bir toplantıda, hep kendi konuşmayı istemek, başkalarının söze katılmasından rahatsız olmak, onların kuzu gibi dinlemelerini istemek de kibirdendir.
7- Arkadaşlarının nasihate muhtaç olduğunu sanıp, onlara her fırsatta, bir şeyler anlatmaya çalışmak da kibirdendir.
8- Camide, boşluğu doldur diye başkasına emirler vermek ve emir verilen kimsenin bundan alınması da kibir alametidir.
9- Herkesin birbirine abi demesi âdet olan yerde bile, özellikle emsallerine abi diyememek, sadece ismiyle veya ‘Ali bey, Veli bey’ diye hitap etmek kibirdendir.
10- Tenkide dayanamamak gibi, övülmekten hoşlanmak da kibirdendir.
Tenkitten çekinmek, iltifat beklemek de kibirden kaynaklanıyor. Samimi olarak hatasını söyleyenlere teşekkür edememek de kibirdendir.
11- Hakkı kabul etmemek de kibirdendir. Bir şey şöyledir denilse, tevil etmeye(sözü değiştirme, çevirme) çalışır, elli dereden su getirir kabul etmeye yanaşmaz. Hâlbuki hakkı söyleyen çocuk da, cahil de olsa, severek kabul etmelidir. Kabul edememek kibirdendir.
12- Vesvese de kibirdendir. Kendini ihtiyatlı zanneder, herkesin yanlış yaptığını düşünür. Verilen nasihatleri kabul etmez vesvesesine devam eder.
13- Baş olmayı istemek, insanlara emir vermekten hoşlanmak da kibirdendir. Kendini bir veya birkaç yönden başkasından üstün görmek de kibirdendir.
14- Birisinin hatası olunca, onu görüp düzeltmek istemek de genelde kibirdendir.
15- Kendisine tevazu sahibi denmesi için, tevazu gösterisinde bulunmak da kibirdendir. "Buyursunlar efendim" diyerek aşırı tevazu göstermek kibir alametidir. Bendeniz diye konuşmak genelde kibir alametidir. Bazı kişiler “bendeniz” diyerek insanlara yol gösteriyor, nasihat ediyor. Bende; köle demektir. Köle nasıl nasihat eder ki, nasıl yol gösterir ki? Ona, şunu şöyle yap dense, kabul etmez. Hani bende yani köle idi? Köle hiç itiraz eder mi? Bu yapılan, tevazu sahibi densin diye kibrini örtmeye çalışmaktan başka şey değildir. Birisinin verdiği nasihati kabul etmez. Sen kim oluyorsun da, bana akıl veriyorsun demek ister.
16- Herkese sıkıntı veren, üzen kimse kibirlidir. Birini diğerine şikâyet eder. Başkalarının kusurlarını söyleyerek, kendisinin böyle olmadığını bildirmek ister. Yani bende böyle kusurlar yok demeye getirmesi kibirdendir.
17- Günahlara tevbe etmeyi geciktirmek, namaz kılmamak, secde etmemek, Allahü teâlâya karşı kibirli olmaktır.
 
KİMLERE KARŞI KİBİRLİ GÖRÜNMEK GEREKİR?
Kibirlenmekle, kibirli görünmek farklıdır. Kibirliye karşı, kibirli görünmek sadaka vermek gibi sevaptır.
Hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
Kibirliye kibirli görün ki, onu hakir ve küçük düşürmüş olursun. (İ. Gazali)
Kibir sahibine karşı tevazu eden kimse, kendisine zulmetmiş olur. Bid'at sahiplerine ve zenginlere karşı da kibirli görünmek caizdir. Bu kibir, kendini yüksek göstermek için değildir. Onlara ders vermek, gafletten uyandırmak içindir. Savaşta, bid’at ehli ile münazara ederken onlara karşı kibirli görünmek de sevaptır. Sadaka verirken de neşe ile karışık kibirli görünmek, malı parayı çöpe atar gibi vermek gerekir. Sadaka verenin kibirli görünmesi, fakire karşı değildir. Verdiği malı küçültmek, mala kıymet vermediğini gösterir. Gösteriş yapan riyakârlara karşı da kibirli görünmek caizdir.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
Yaltaklanmak, Müslüman ahlakından değildir. [Berika]
Hak için zillete girmek, kibirlenmeye göre izzete daha yakındır. [Deylemi]
Fakir ile oturmak, merkebe binmek, davarını sığırını sağmak kibirden uzaklaştırır. [Beyheki]
Fakirlikten dolayı eski elbise giyende de kibir olur. [İ. Ahmed]
İnsanlar çok bozuldu diyerek kendini onlardan üstün gören helak olmuştur. [Müslim]
Selamı önce vermek kibirden uzaklaştırır. [Beyheki]
Sadaka vermek kibri de giderir. [Taberani]
Sökük yerini diken, ayakkabısını tamir eden, hizmetçisi ile yemek yiyen ve çarşıdan yükünü kendi taşıyan kibirden uzaktır. [Ebu Nuaym]
Yanına başkasının oturmasını istememek ve hastalarla birlikte oturmamak, evine lazım olan eşyaları alıp evine getirmemek ve eski elbisesini tekrar giymekten hoşlanmamak, iş başında iş elbisesi giymeyi istememek, fakirlerin davetine gitmek istemeyip zenginlerinkini tercih etmek, akrabasının ve çocuklarının ihtiyaçlarını temin etmemek, doğru sözü, haklı tenkitleri kabul etmeyip münakaşa etmek, kusurunu, kabahatini bildirenlere teşekkür etmemek, içeri girince, oradakilerin ayağa kalkmaları hoşuna gitmek gibi şeyler kibir alametidir.
Kibir, insanı, Allahü Teâlâ’nın bütün emirlerine muhalefete sevk eder. Çünkü kibirli insan, başka birinden hak ve hakikati duysa, onu kabul etmek istemez. Dini konularda bile münazara edilse, hemen inkâra kalkışır.
Şimdiye kadar söyediğimizin özeti şudur:
Haddini bilmek tevazu, haddini bilmemek kibir alametidir.
 
KİBRİN DİNDEKİ YERİ
İki âyet-i kerime meali şöyledir:
Cehennem, kibirliler için ne çirkin ve ne kötü bir yerdir. [Nahl 29]
Allah, kibredenleri sevmez. [Nahl 23]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
En şerliniz, katı kalbli ve kibirli olandır. [İ. Ahmed]
Kibirli, ahirette Allahü teâlâyı gazaplı bulur. [Buhari]
Allahü teâlâ, kibirliyi alçaltır, tevazu sahibini yükseltir. [Taberani]
Kibirli, Cehennemin en derin ve azabı en şiddetli olan Bolis çukuruna atılır. [İ. Ahlakı]
Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez. [Müslim]
Yiyin, için, giyinin ve sadaka verin, fakat israftan ve kibirden sakının. [İbni Mace]
Hazret-i Nuh, ölürken çocuklarına, “Şirk ile kibirden çok sakının” buyurdu. [Hakim]
Kibir, İblisi Hazret-i Âdem’e doğru secde ettirmemiştir. [İ. Asakir]
Kibirliler kıyamette zerre gibi ayak altında kalır. Herkes onları çiğner. [Tirmizi]
Allahü teâlânın buğzettiği üç kimse: Zâni ihtiyar, kibirli fakir ve zalim lider. [Tirmizi, Nesai]
Kibir, her güzelliğin, her iyiliğin, her nimetin âfetidir. [Deylemi]
Kibirli fakire şiddetli azap vardır. [Müslim]
Cehennem, kibirsiz olan müslümana haram olur. [Beyheki]
Kendisine el pençe divan durulmasını isteyen Cehenneme hazırlansın! [İ. Ahmed]
Kibir, hıyanet ve borçtan temiz olarak ölenin gideceği yer Cennettir. [Nesai]
Allahü teâlâ buyurdu ki:
Kibriya ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde bana ortak olanı hiç acımadan Cehenneme atarım. [Müslim]
Kibir, diğer günahlardan niçin daha büyüktür? Çünkü kibir, yani büyüklük ancak Allahü teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını başına geçirerek onun tahtında oturup hükmetmesine benzer. Hükümdarın bir emrini yapmayarak suç işlemekle, hükümdarlığına sahip çıkmak arasında elbette büyük fark vardır. İşte kibirlenmek, Allah’ın emrini yapmamak gibi bir suç değil, bizzat ilah olmak gibi büyük suç oluyor.
Bu suçun biraz daha aşağısı ilahlığa ortak olmaktır. Bütün yaratıklar, Allahü Teâlâ’nın kullarıdır. Bunlar üzerinde büyüklük, hakimiyet, yalnız O’na mahsustur. İnsanlara bu şekilde kibirlenen, Allahü Teâlâ’ya ortak olmuş sayılır.
Bunun için her insanın her an ve her yerde aczini göstermesi, tevazulu olması gerekir. Büyüklenerek ben demek feyz ve bereketi keser.
 
HAZRET-İ EBU BEKİR BUYURUYOR Kİ:
Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.
Kibirli hakkı kabul etmez. Asıl düşman içerdedir, bu da nefsimizdir. En büyük düşman, insanın nefsidir. Nefsinin arzularına tâbi olanın, Allahü teâlâya kul olması zordur. Nefs daima kötü şeyleri ister. Haram işlemek nefse esir olmayı gösterir. Nefs bir kötülük deposudur. Kendini iyi zanneder, halbuki süper cahildir. Her istediği aleyhinedir. Gıdası haramlardır. Asıl arzusu ilah olmaktır.
Büyük-küçük herkeste nefs vardır. Hiç kimse emir almak istemez.
Doğru söz kimden gelirse gelsin inat etmeden kabul etmek gerekir. Dinin her emrine uymakta ve yasak ettiği her şeyden kaçmakta mutlaka nefsi kırma payı vardır. Buna riyazet ve mücahede denir.
Riyazet: Nefsin arzularını [haram ve mekruhları] yapmamaktır.
Mücahede : Nefsin istemediği şeyleri [ibadetleri] yapmak demektir.
Kibir, şirkin kardeşidir. Kibir taşıyan kafada, akıl bulunmaz.
Bir kimseye emri maruf yapınca, Allah’tan kork şunu yap, şunu yapma denince, eğer kabul etmezse o kişi nefsine mağlup olmuş demektir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: Allah’tan kork diyene, sen önce kendine bak diyeni Allahü teâlâ sevmez. [Beyheki]
Hakkı, doğruyu kim söylerse söylesin kabul etmek gerekir. Doğru olan bir şeyi kabul etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aşağı görmek, ondan nefret etmek, ona düşmanlık beslemek, haset etmek gibi sebeplerden ileri gelir. Hakkı, düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
Allahü teâlânın en sevmediği kimse, hakkı kabul etmekte inat edendir. [Buhari]
Küçük, büyük, iyi kötü veya hoşlanmadığın biri, hakkı söylerse, kabul et. [Deylemi]
Bilmediği bir hususta inat edene, inadından vazgeçene kadar Allahü teâlâ gazap eder. [İ.Ebiddünya]
Din kardeşine itiraz etme. [Tirmizi]
Kibirli, hakkı küçük görür, inkâr eder, insanlara hakaret gözü ile bakar.  [İ.Gazali]
Müslümanı hakir görmek, kişiye kötülük olarak yeter.) [Müslim]
Kendini beğenen helak olur. [Buhari]
“Âlimim” diyen cahildir. [Taberani]
Toplantılarda ilimle üstünlük taslayanın gideceği yer, Cehennemdir. [İbni Mace]
Fudayl bin Iyad hazretleri "Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da hakkı tereddütsüz kabul etmektir. Kabul edemeyen kibirlidir" buyuruyor.
Kendini Cennetlik, günahkârı Cehennemlik bilmemelidir. Bir kişi, kâfir iken, bir Kelime-i şehadet getirerek Cennetlik olabilir. Kişi, Cennetlik iken, bir söz söyliyerek Cehennemlik olabilir.
İsrailoğullarından bir eşkıya, kırk yıl günah işler. Bir gün Hazret-i İsa’yı havarilerden biri ile giderken görür. Yaptığı eşkıyalığa pişman olur. "Ben bunlara katılayım" diyerek peşlerine takılır. Havarinin yanına yaklaşır, "Benim gibi bir eşkıyanın böyle bir zatın yanında gitmesi uygun olur mu?" diye düşünür. Havari de, "Bu yol kesici nereden çıktı? Benimle nasıl gelir?" diyerek ondan uzaklaşıp İsa aleyhisselama yaklaşır. Allahü Teâlâ Hazret-i İsa'ya vahyeder ki: (İkisine de söyle! İkisinin de geçmişlerini mahvettim. Yeniden amele başlasınlar. Kendini beğendiği için havarinin ibadetini mahvettim. Kendini aşağı gördüğü için de eşkıyanın günahlarını affettim.)
Hazret-i İsa, durumu her ikisine de bildirir ve eşkıyayı havarileri arasına alır.
Bir kimse, biraz bilgiliyse, ibadet de yapıyorsa, kibirden zor kurtulur. Bilgisiz insanı, hayvan gibi görür. Kendisi için sevdiğini başkası için sevemez. Hak ve hakikati başkalarından duysa kabul etmek istemez. Onların nasihatine, tavsiyesine uymayı nefsine yediremez. 
KİBRE SEBEP OLANLAR
Neler kibre sebep olur ve kibirlide hangi kötü huylar bulunur? Bu vasıfların biri veya birkaçına sahip olan kimse kibirlenebilir:
İlim: Genelde az çok ilmi olanlar, diğer insanları, hayvan gibi, ot gibi görür.
İbadet: Genelde ibadet edenler, yaptıkları ibadetlerin noksanlıklarına, kabul olup olmadığına bakmadan, ibadet ettiği için büyüklenir.
Soy: Bize falancalar derler diyerek soyuyla övünür. Bir kimse imansızsa, babası peygamber olsa da, ona faydası olmaz. Nuh aleyhisselamın oğlu Kenan, Âdem aleyhisselam’ın oğlu Kabil, babaları peygamberken, cehennemlik oldu.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
Bir kişi, kötüyse, soyunun üstünlüğü, ahirette ona fayda vermez. [Taberani]
Soyuyla övünen, rahmet-i ilahiden uzaktır, Cehennem odunudur. [Tirmizi]
Soyuyla üstünlük taslayan biri, “Ben falancanın oğlu filanım. Ya sen kimsin?” dedi.
Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki: Hazret-i Musa’nın yanında iki kişi, soylarıyla övünmeye başladı. Biri ecdadını 9 göbek geriye doğru saydı. Allahü Teâlâ, “Hazret-i Musa’ya, Ona söyle, iftihar ettiği 9 kişi Cehennemdedir. Kendi de onuncusudur” diye vahyetmiştir. [İ. Ahmed]
Güzellik: Genelde kadınlar, güzellikleriyle övünürler. Erkeklerden yakışıklıyım diye gururlananlar da olur.
Kuvvet: Kimi güçlü kuvvetlidir, pehlivandır, sıktığı taşın suyunu çıkarır. Sanki bu kuvveti, Allahü teâlâ değil de, kendisi kendine vermiş gibi, kuvvetiyle büyüklük taslar.
Servet: Malının çokluğuyla övünenler de olur. Karun gibi nice zenginler, mallarıyla birlikte helak olmuş, Cehenneme gitmiştir. Malla övünmek de, cahilliktir.
Mevki: Kimi müdürdür, reistir, kraldır, makamıyla övünür. Firavun, Nemrut gibi nice krallar, kibirleri yüzünden Cehenneme gittiler.
Yakınların çokluğu: Kimi de, yakınlarının, akrabalarının çokluğuyla övünür, onlara güvenir. Benim arkam var der. Allahü teâlâyı bırakıp da, kendi gibi acizlerle övünüp, onlara güvenenin hâli kötüdür.
KİBİRLİDEKİ KÖTÜ HUYLARDAN BAZILARI
Hıkd:Başkalarına karşı kin ve düşmanlık besler, onlardan nefret eder.
Gazap: Olaylara tez sinirlenir, öfkesini yenemez, kalb kırar.
Haset: Sevmediği kimsede bulunan nimetleri kıskanır.
Riya: İbadetini göstererek sevgi toplamaya çalışır.
Hicr: Beğenmediği kimselere dargın durur, küser.
Şematet: Başkasına gelen belaya sevinir.
Gadr: Verdiği sözde durmaz.
Ucub: Yaptığı ibadetleri beğenir.
Hıyanet: Kendini emin, güvenilir tanıttıktan sonra, o emniyeti bozucu iş yapar.
Suizan: Mümin kardeşinin kusurlarını araştırır, onun günah işlediğini zanneder. Kendi ayıplarını görmeyip başkalarının kusurlarıyla meşgul olur.
TEVAZU
İnsan aşağılığını, acizliğini, Rabbine karşı her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için her an her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması gerekir. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Allah rızası için tevazu edeni, [kendini, Müslümanlardan üstün görmeyeni] Allahü teâlâ yükseltir.) [Bezzar]
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki:
Allahü teâlâ ilim gibi, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsan buyurmuştur. Yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bu üç sıfattan hiçbir mahlukuna vermemiştir.
1-Kibriya: Büyüklük, üstünlük demektir.
2-Gani olmak: Başkalarına muhtaç olmamak, her şey Ona muhtaç olmak demektir. İnsan ise ihtiyaç sahibidir.
3-Yaratıcılık: Allah yaratıcıdır, insan ise yaratıktır, fanidir.
Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecavüz etmek olur. Kula kibirlenmek yakışmaz. En büyük günahtır. Hadis-i kudside buyuruldu ki: (Azamet ve kibriya bana mahsustur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, çok acı azap ederim.) [Müslim]
Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya niçin geldiğini, nereye gideceğini bilmek gerekir. İnsan, hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. Dünya zindanında, her an, ne zaman azaba götürüleceğini beklemektedir. Ölecek, leş olacak, böceklere yem olacak, kabir azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye kibir mi yakışır, tevazu mu?
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
Allah için affedenin şerefi artar, tevazu eden de yücelir. [Müslim]
Kişi kibirlenince, iki melek, "Ya Rabbi bunu alçalt!" derler. Tevazu ederse, "Ya Rabbi bunu yükselt!" derler. [Beyheki]
 
UCUB
Ucub, kişinin yaptığı iyi işler sebebiyle kendini beğenmesi, başkalarından üstün bilmesidir. Bu üstün görme işi de, kibirdir. Ucubdan kibir doğar.
Bir örnek: Bir kadın, evinde güzel bir dantel işledi. Bir marangoz güzel bir masa yaptı. Bir ressam güzel bir tablo çizdi. Bunlardan birinin, yaptığı eserlere bakıp da kendini beğenmesi, ne maharetli kimseyim, benim gibi kaç kişi çıkar diye övünmesi ucub olur. Eğer yanında başkaları da varsa, bakın bendeniz (!) veya üstadınız neler yapabiliyor diye, büyüklenerek onlara sanatını göstermesi kibir olur. Ucbu onu kibre sürüklemiş oluyor.
Kibirden kurtulmak için tevazu sahibi olmaya, ucubdan kurtulmak için de minnet ehli olmaya çalışmalıdır!
Diyelim ki bir kimsenin hitabeti güzeldir. Bundan dolayı kendini beğenir, yani ucbeder. Minnet, nimete kendi eliyle değil, Allahü Teâlâ’nın lütfuyla kavuştuğunu düşünmektir. Hitabet güzelliğinin, Cenab-ı Hakkın bir lütfu olduğunu düşünen, kendini beğenemez.
Hadis-i şerifte şöyle buyurulur: Üç şey insanı felakete götürür: Hasislik, nefse uymak, ucub sahibi olmak. [Beyheki]
İnsanı kibre düşüren ucubdur. Ucub ise, ilim, ibâdet, yakınlarının çokluğu gibi sebeplerle kendini beğenmektir.
İslam âlimleri buyuruyor ki:
En kötünüz mescidden çıksın denilse, benden önce kapıya çıkan olmaz. Ancak daha hızlı koşan olursa onu bilmem. (Malik bin Dinar)
Başkanlığı, emir vermeyi seven, iflah olmaz. (Fudayl bin İyad)
Kendinden daha kötü kimsenin bulunduğunu zanneden kibirlidir. (Bayezid-i Bistami)
Bir menkıbe:Benî İsrail'den bir fasığın kötülüğünü duymayan kalmamıştı. Soylu bir âbid de ibâdetiyle şöhret bulmuştu. Kötü kimse, bu âbidin yanından geçerken, (Gideyim, şu âbidin yanına oturayım, belki Allahü Teâlâ onun hürmetine beni affeder) diye düşündü. Gidip âbidin yanına oturdu. Âbid ise, üzerinde bulutun gölgelendirdiği bir zat olduğu için, üstünlüğüyle böbürlenip, (Bu fasık, benimle niye oturuyor?) diyerek, oradan kalktı. Fasık da çekip gitti; fakat âbidin üzerindeki bulut, fasıkla beraber gitti.
Allahü Teâlâ zamanın Peygamberine şöyle buyurdu :Allah insanların niyetlerine göre muamele eder. Fasığın yaptıklarını iyi niyetinden dolayı affettim. Âbidin yaptıklarını da kibri sebebiyle yok ettim diye vahyetti. Böylece, âbidin, imanlı fasığı hakir, yani aşağı görmesi felaketine sebep oldu.
 
  Bugün 10 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol