SAİNT ETİENNE TÜRK KÜLTÜR OCAĞI SİTESİ
   
  ST. ETİENNE ÜLKÜCÜLERİ
  ÇANAKKALE ZAFERI'NIN ONEMI VE SONUÇLARI
 


ÇANAKKALE 

 

 

ÇANAKKALE ZAFERİ
 
Şanlı tarihimizdeki kahramanlık destanlarından biri de Çanakkale Zaferi’dir. Bu zaferin milletimizin tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu büyük olay, âdetâ bu gün meydana gelmiş gibi hafızamızda taze ve canlıdır.
Çanakkale Zaferi, Birinci Dünya Savaşında kahraman askerlerimizin, cihanı hayrete düşüren bir îman ve kahramanlık destanıdır. Bu zafer, milletimizin, iman ve azminin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir.
Çanakkale Zaferi; ırkları, renkleri ve dilleri değişik çeşitli milletlerden oluşan; düşman ordularının Müslüman milletimizi yok etmek amacıyla karadan, denizden ve havadan üzerimize saldıran bir iman-küfür mücadelesidir.
Anafartalar Komutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Çanakkale’deki askerimizin manevi gücünü şöyle anlatıyor: “Karşılıklı siperler arası sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamayarak kâmilen şehit düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkül ki, ölenleri görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiçbir tereddüt bile göstermiyor, sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, şâyân-ı hayret bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”
Çanakkale Zaferi, vatanı, bayrağı, milleti, dini ve devleti için canını Allah yolunda feda eden, böylece Allah rızasına eren şehitlerin destanıdır.
Çanakkale Zaferi, anaların biricik evladını, şefkat ve muhabbetle bağrına basıp:
“Oğul, seni yetiştirdim, hizmet eyle vatana
Ak sütümü helal etmem saldırmazsan düşmana”
diyerek cepheye uğurladığı; oğulun da anasının elini öperek;
“Hakkını helal et şefkatli ana
Canım feda olsun kutsal vatana”
Diyerek karşılık verdiği, cefâkâr analar ile yiğit ve kahraman Mehmetçiklerin destanıdır.
 
ÇANAKKALE ZAFERİ'NİN ÖNEMİ VE SONUÇLARI
 
Çanakkale Cephesi’nin deniz harekatı, kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir.
Boğazlar, konumu ve tarihi önemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Çanakkale de Ege Denizi kapısı olarak, geçmişinde çok önemli konumda olduğu gibi bugün de stratejik öneme sahiptir.
İstanbul ve Çanakkale Boğazları, sadece Akdeniz’i Karadeniz’e, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan suyolları ya da köprüler değil, Akdeniz’in, Cebelitarık ve Süveyş kanalı yoluyla dünyanın büyük Atlas ve Hint okyanusu ile büyük kıta kara parçalarını birbirine bağlar. Bu özellikleriyle daha geniş jeopolitik bir konuma sahiptirler. İşte bu suyolları, uluslararası ilişkilere yön vermede her zaman odak noktası olmuşlardır.
Gerçekten tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, Avrupa ve Asya ülkeleri arasında ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, hep Boğazlar bölgesinde meydana gelmiştir. Boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur.
 
BÜYÜK DEVLETLERİN, TÜRK BOĞAZLARI ÜZERİNDEKİ ULUSAL EMELLERİ NELERDİR?
Birinci Dünya Harbi öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanya’nın, “Drang Nach Osten (doğuya doğru) politikası” vardı.
Rusya’nın ılık denizlere ulaşma emelleri;
İngiltere’nin, “denizlere egemen olan dünyaya hakim olur” teorisine dayanarak, özellikle XIX. yüzyıldan bu yana güttüğü Rusya’nın Akdeniz’e çıkmasını engelleme siyaseti, hep Türk boğazlarında düğümlenmektedir.
Napolyon “İstanbul bir anahtardır. İstanbul’a egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eğer Rusya, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır” demekle, Fransa’nın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını açık seçik ortaya koymuş olmaktadır.
Rusya Genelkurmay Başkanı Kropatki’nin bir raporunda; XX. yüzyılda Rusya’nın en önemli işinin, İstanbul Boğazı’nı ele geçirmek olduğuna işaret ederek, Osmanlı Devleti’ni, Boğazı Rusya’ya bırakmaya hazırlamanın gerekliliğini belirtip, Almanya ile anlaşma yapılmasını rapor ediyordu.
Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki emelleri, onları kendi aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir.
Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, “Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusya’nın ekonomik hayatının, o devletin egemenliği altına girmesidir. Bu durumun önlenmesi için, İstanbul’un alınmasını”  öneren bir raporu çara sunmuştu.
Kasım 1911’de Rusya, Osmanlı Hükümeti’ne Boğazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir nota vermişti. Bundan haberi olan İngiltere ve Fransa, daRus isteklerini reddetmişlerdir.
Rusya’nın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskıları, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Merkez Devletleri safına kaymasına sebep olmuştu.
Boğazlar üzerindeki bu gizli emeller, İngiliz ve Fransızlar’ı İstanbul’u almaya ve Ruslar’dan önce Karadeniz Boğazı’na el atmaya yöneltmiş. Çanakkale Cephesi’nin açılmasında bu emeller başlıca etken olmuştur. Ruslar’a silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.
İngiltere, Boğazlar savaşının başlamasında en aktif rol almıştır. İngiliz Donanma Bakanı Churchill, cephenin açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuştur. Ama Churchill, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamış, olayı basit ve sadece “sınırlı bir cezalandırma hareketi” olarak görmüştü. En güçlü ve modern silahlarla donatılmış zırhlılar Boğaz’da görünürse, Türkler direnmekten vazgeçerler diye düşünmüştü.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. İngilizler, Çanakkale’deki Türk askerinden bu kadar bir direnç beklemiyorlardı. Gücün sadece silah ve sayı üstünlüğünde olduğunu hesaplamışlar, yüksek manevi gücünü hiç düşünmemişlerdi. Önce denizde, sonra da karada beklemedikleri amansız cevabı aldılar. Böylece onlar, zaferi Boğaz’da, Türk top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip gittiler.
 
ÇANAKKALE SAVAŞI’NIN SONUÇLAR
 
ASKERİ SONUÇLAR
1. 18 Mart 1915’te geçen Boğaz Muharebesi’nde kazanılan zaferle, Birleşik Filo (İngiliz-Fransız donanmaları) nın Marmara’ya girerek, İmparatorluğun başkenti İstanbul’u bir ay içinde ele geçirme planları suya düştü. Hükümet çevreleri ve halkın İstanbul’u kaybetme korkusu ortadan kalktı.
2. Boğaz’da elde edilen bu ilk zafer, den sonra Gelibolu Yarımadası’na yapılan çıkarmalar ve dünyanın en güçlü zırhlılarınca sürdürülen bombardımandan Türk askerinin, yılmadan aylarca süren mevzi savaşları yüksek bir moral ve doruğa ulaşan bir mücadele azmi sayesinde düşmanlar yarımadayı terk etmek zorunda kaldılar.
3. Karada kazanılan bu ikinci ve nihai zaferle de, Türk ordusunun Balkan Savaşı’nda zedelenen ve hatta yok olmak üzere olan prestiji kurtarıldı.
4. Deniz ve kara harekatıyla bir bütün olarak gerçekleşen Çanakkale Muharebeleri, Türk Harp Tarihi’nde yerini alan Mustafa Kemal gibi bir dahiyi yaratmış, Milli Mücadele’nin bu eşsiz liderini Türk Milleti’ne kazandırdı.
5. Çanakkale Zaferi, Anlaşma Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ni ilk ağızda savaş dışı bırakarak, Almanya’nın güneydoğudan kuşatılmasını amaçlayan stratejisini boşa çıkarmış, böylece savaşın en az iki yıl daha uzamasına neden olmuştur.
6. Çanakkale Boğazı’nın kapatılıp Rusya’ya geçit verilmemesi, onlara silah ve malzeme yardımından yoksun etti. Ayrıca yarım milyonu aşkın İngiliz ve Fransız askerini üzerine çekerek bu kuvveti, Alman cephesinden uzak tutmuş ve Almanya’nın Doğu Cephesi’ndeki Harekatanı kolaylaştırmıştır.
7. Çanakkale Muharebelerinin diğer bir anlam ve önemi de, çöküntü dönemini yaşamakta olan İmparatorluğun, dünya kamuoyunda yarattığı kötü imajın sonucu olarak, Türkün iyice tükendiği sanılan gücünün henüz tükenmemiş, koşullar nedenli ağır olursa olsun iyi sevk ve idare edilirse, tüm zorlukları yenebilecek güç ve inanca sahip olduğunu kanıtlamış olmasıdır.
8. Çanakkale Muharebeleri, Türk askerinin, dünyanın en güçlü zırhlıları ve en modern harp silah, araç gereç ve bol cephanesiyle donatılmış deniz ve kara ordularına karşı savaşarak Kuvayı Milliye ruhu göstermiştir.
9. Boğaz Muharebesi’nde Birleşik Filo’nun kendisi için tehlikeler yaratan yalnız Dardanos Bataryası’nı yok etmek için kullandığı 400’ü aşan topçu mermisine karşın, sadece iki subayımızın şehit olmuş, bataryamıza ağır bir hasar verememişler. Boğaz’daki obüs bataryamız tek bir yaylım ateşi ile Irresistable gemisinde 138 personelin öldüğü İngiliz tebliğlerinde açıkça belirtilmiştir.
10. Çanakkale’de Türk askerleri, bol cephaneye dayanan, yoğun donanma ateşleri altında Türk’e özgü, sabır ve serinkanlılıkla görevinin başında kaya gibi dimdik ayakta kalmasını bilmiştir. Türk topçusu, ona sadece 1900 mermi atabilirken, onlar tek bir bataryamıza (Dardanos’a) 4000 mermi kullanıyordu. Bu mermi yağmurundan karada hasar gören dört Türk topuna karşı, sadece batan düşman gemilerinin üstünde 44 topunun birden boğaz sularına gömüldüğü görülüyordu.
11. Aynı Birleşik Filo’n’un, 18 Mart Boğaz Muharebesi’nde, 18 savaş gemisinden 7’si savaş dışında kalırken, Çanakkale Müstahkem Mevkii, savaş gücünü olduğu gibi koruyabiliyordu. Keza Filonun mayın arama ve tarayıcıları, 11 mayın hattı üzerinde döşenmiş mayınlardan sadece üç adedini etkisiz hale getirebilmişti.
12. Türk tabyalarında hasar gören toplardan çoğu, onarılıp kısa sürede ateşe hazır duruma sokuluyor, 3. bölgedeki tabya da, sapasağlam duruyordu. İşte bu durum karşısında Boğaz’ı geçemeden geri çekilen Birleşik Filo, Çanakkale’nin aşılamayan çetin savunması karşısında pes edip, yalnız denizden yapılacak zorlamalarla başarıya ulaşılamayacağı gerçeğini kabul etmek zorunda kalmıştır.
13. Dünyanın en büyük deniz gücüne sahip İngiltere’nin görkemli filosunun, Boğaz Muharebesi’nde düştüğü aczi, yarınların Çanakkale savunucuları hiçbir zaman hatırından çıkarmamalıdır. Çünkü: Bu ve buna benzer saldırılar, geçmişte olduğu gibi gelecekte de yinelenebilir.
14. Çanakkale Cephesi deniz ve kara harekatıyla birlikte düşünüldüğünde, hasım kuvvet olarak katılmış olan İngiltere ve Fransa’nın, bir yıl boyunca Gelibolu Yarımadası’nda yarım milyondan fazla büyük bir kuvveti tutmak zorunda bırakmış, Bunun % 50’sini kaybetmiş olduğundan diğer cephelere kuvvet ayırabilme açısından savaşın genel seyrini etkilemiştir.
Türklerin de bu cepheye ayırdığı 300.000’den fazla askerden verdiği şehit 211.000’e ulaşmış. Bunun insan gücü açısından yarattığı boşluk, yalnız Birinci Dünya Harbi sırasında değil, onu izleyen Türk İstiklal Harbi boyunca da hissedilmiştir.
 
SİYASİ SONUÇLAR
1. Çanakkale’de denizde ve karada kazanılmış olan her iki zafer, Osmanlı’nın Balkan felaketiyle içte ve dışta sarsılmış bulunan devlet prestijini kurtarıp güçlendirmiş, hükümetin iktidarda kalış sürelerini uzatmıştı. Anlaşma Devletleri’nin bekledikleri hükümet krizi olmamış ve kabine değişikliğine de gidilmemiştir.
2.Türk Milleti’nin tarihini süsleyen çok sayıdaki zaferlerine, Çanakkale’de, bütün dünyanın gözü önünde bir yenisini daha eklemiş. Elde ettiği parlak zafer, onun eski gücünü koruduğunu, çöküntü dönemini yaşayan ve can çekişen bir imparatorluk içinde hala kahraman bir gücün varlığını ortaya koymuştur. Bir başka deyişle Çanakkale’de ölmesini bilenler, Türk milletinin tarihten silinmeden yaşayacağını ispatlamışlardır.
3. Çanakkale Zaferi, Batılıların Doğulu müttefiki Rusya’ya ulaşmasına imkan tanımamış, mahsur kalan koskoca Çarlık Rusya’sı içerden çökerek, Bolşevikliğin pençesine düşmüştür.
4. Çanakkale’de Türk savunması aşılabilse ve Boğaz açılabilmiş olsaydı, savaş kısa sürede biter, Rus ihtilali patlak vermezdi. Verse bile, İngiltere ve Fransa’nın işe karışmasıyla bu ihtilal daha başlangıçta etkisiz hale getirilirdi. Ruslar, Çarlarının taksim planı gereği kendilerine daha işin başında söz verilen Boğazlar ve İstanbul’u işgal etmiş ve Deli Petro’dan beri izledikleri, “Açık denizlere ulaşma” politikalarını gerçekleştirmiş olurlardı.
5. Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale’deki başarısızlıkları henüz savaşa katılmamış olan Balkan Devletleri’nin tutumlarını da farklı yönlerde etkilemiştir. Bulgaristan, Merkez Devletleri’nin yanında yer alırken, Romanya, Yunanistan ve İtalya’nın daha bir süre savaş dışında kalmalarını sağladığı gibi, Arap ayaklanmasını bir yıla yakın bir süre geciktirmiştir.
6. Çanakkale Muharebeleri, İngiltere’nin savaşın başından beri Japonya’dan yapmakta olduğu yardım talebini artırmasını istemesine rağmen, Japonya’nın bu istekleri çeşitli bahanelerle kabul etmemesine yol açmıştır.
7. Birleşik Filo’nun ağır yenilgiye uğrayıp Boğaz’ı geçemeyişi, İngiltere ve Fransa’nın, siyasi ve askeri prestijini bir hayli sarsmış, özellikle İngiltere’nin denizlerdeki tartışılmaz üstünlüğü imajını ortadan kaldırmıştı. Bu durum, adı geçen devletlerin sömürgelerinde bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğuşuna ve dolayısıyla dünya siyasi haritasını değiştiren bazı gelişmelere yol açmıştır.
8. Keza Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngiliz dominyonu deniz aşırı ülke askerlerinin, sırf İngiliz çıkarları uğruna Çanakkale’de Türklere karşı muharebeye zorlanıp, yabancı topraklarda hayatlarını yitirirken, kafalarında yer alan bir takım sorular(niçin ve kimin için dövüştükleri gibi),cepheden ailelerine gönderdikleri mektupların zamanla açıklanmasında anlaşılmaktaydı. Bu da, onlarda gitgide ulusal bilincin kıvılcımlarını oluşturmakta gecikmedi.
9 Eylül 1922’de Yunanlılar İzmir’de denize döküldükten sonra, muzaffer Türk ordularının Boğazlar bölgesine yönelip yaklaşmaları üzerine, Churchill’in dominyonlardan yeniden yardım istediği, Avustralya başbakanının, “Tek bir askerin hayatına tehlikeye koymayacağını ve savaşa karar verilirse, sömürgeler ile                               iş birliği istenmemesi gerektiğini” belirten anlamlı bir cevabıyla karşılaşmıştı.
9. Çanakkale Muharebelerinin diğer ilginç bir yanı da, iki hasım ordunun dövüşken askerleri arasında yakınlaşmanın getirdiği dostluğun, zamanla artmış olmasıdır. Gerçekten Anzak asker ve komutanları, Çanakkale’de yiğitçe dövüşen Türklerin hem asker, hem de insancıl yönlerini yakından izleyerek, onların kendilerine tanıtıldığı gibi barbar bir ulusun çocukları olmadığını görüp anlamak fırsatını bulmuşlardı. İşte bu durum, ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de olumlu yönde etkilemiş ve savaş sonrasında, Avustralya ve Yeni Zelanda arasında dostlukların oluşmasının başlıca nedeni olmuştur.
10. Çanakkale Muharebelerinin bir başka ilginç tarafı da Orta Doğu’da bu günkü İsrail Devleti’nin kurulmasında etken bir rol almış olduğudur. Siyonist liderlerinden Vladimir Eugeueniç, Gelibolu’dakiGönüllü Yahudi Birliğinin Hikayesiadlı eserinde, konuyu açıkça şöyle dile getirmektedir “Gelibolu’ya yolladığımız 600 kadar gönüllü Yahudi askerlerinin savaşlar sırasında gösterdiği üstün çaba ve başarı, davamızın dünyaya tanıtılması ve dikkate alınması bakımından çok yararlı olmuştur.” Gerçekten Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermemişken, 2 Kasım 1917’de benimsenenBalfour Bildirisi”, (Balfour Deklerasyonu, Lloyd George`un başbakanlığındaki İngiliz savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Althur Balfour`un girişimiyle başlatılan ve sonuçta Filistin`de bir Musevi devletinin “İsrail’in” kurulmasıyla sonuçlanan girişimdir.)bu günkü İsrail’in kurulmasında etken olması açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.
11. Çanakkale Zaferi’nin daha ilginç ve anlamlı bir sonucu da, doğunun büyük bir imparatorluğunu oluşturan koskoca Çarlık Rusya’sının yıkılmasıyla kalmamış, ülkesinde güneş batmayan Batılı büyük devlet olan Büyük Britanya İmparatorluğu’nda da ilk yarayı açmaya yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile, bir hayli sarsılmıştır.
 
SOSYO - EKONOMİK SONUÇLAR
1.Anlaşma Devletleri tarafından Boğazların açılarak Rusya’ya ulaşılması halinde Rusya, dış alım-satım olanağına kavuşacaktı. Ekonomik dengesini kurup sıkıntıdan kurtulacak, İngiltere ile Fransa Rusya ve Romanya’nın zengin buğday ürünlerinden yararlanıp, gerek silahlı kuvvetlerinin, gerekse halkının yiyecek ihtiyaçlarını sağlamış olacaktı.
2. Boğazlar açılabilseydi, Tuna yolu da yeniden trafiğe açılarak Karadeniz’deki 120 parça ticaret gemisinden yararlanma imkanı elde edilecekti. Çanakkale Zaferi, yalnız Rusya ile İngiltere, Fransa’nın değil, diğer Batılı devletlerle olan karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiştir. İngiltere, Fransa müttefiki Rusya’ya ihtiyacı olan silah ve cephaneyi ulaştıramamış, Rusya da Batılıların ihtiyacı olan buğdayını Akdeniz’e aktaramamıştı.
3. Birinci Dünya Savaşı başında Boğazların kapatılıp, bu savaş sonuna kadar açılamaması, uluslararası ticari ilişkileri de olumsuz yönde etkilemişti. Karadeniz’de; İngiltere, Rusya, Fransa, Belçika ve İtalya’nın toplam 85; Yunanistan, Romanya, Danimarka, İsveç ve Hollanda’nın toplam 27; Almanya, Avusturya-Macaristan’ın toplam 17 olmak üzere, genel toplamı l29 gemisi mahsur kalmıştır. Bunların toplam tonajı 350.000’i buluyordu.
4. Çanakkale’de Türk Zaferi, iki yıl uzayan savaş boyunca Doğulu ve Batılı müttefik devletlerin (Rusya-İngiltere-Fransa) ekonomilerinde sıkıntılar yaratmıştır. Bu durum, özellikle Rusya’yı bunalıma sürüklemiş ve sonunda rejim değişikliğine (komünizme) kadar gidebilmiş ve böylece de Rusya’nın savaş dışı kalmasına yol açmıştır.
5. Zaferin, ticari ve ekonomik etkinliklerinin yanında, Türk Milleti açısından sosyal alanda da etkileri görülmüştür. Çanakkale deniz ve kara muharebelerinde toplam 211.000 insanı şehit veren Türk Milleti, bu arada binlerce okumuş ve aydınını da kaybetmişti. Kesin olmayan tahmini rakamlara göre, 100.000’den fazla öğretmen mülkiyeli, tıbbiyeli ve Türk ocaklarında yetişmiş okur-yazar yitirildiği sanılmaktadır. O günün şartlarında ülkenin beyin takımını oluşturan küçümsenemeyecek bir sayıdır. Bu kayıpların Türk İstiklal Savaşı’nda da fazlasıyla hissedilmiştir. 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk’ün başlattığı inkılaplar ve bunların paralelinde girişilen reformların kitlelere yaygınlaştırılıp mal edilmesinde, hayli sıkıntılar çekilmiştir.
 
 
 
  Bugün 4 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol