SAİNT ETİENNE TÜRK KÜLTÜR OCAĞI SİTESİ
   
  ST. ETİENNE ÜLKÜCÜLERİ
  DOKUZ ISIK DOKTRINI
 

 

DOKUZ IŞIK DOKTRİNİ

Bağımsız son Türk devletini koruyabilmek için, milli bir görüş etrafında birleşmek zorundayız. Bu görüş Dokuz Işık görüşüdür. Dokuz Işıkçılar, Türk milletine, tarih ve kültürüne dayanan, ona inanan bir doktrindir. Bunun nasyonal sosyalizim ile hiç bir ilgisi yoktur.

Türkiye'mizin hızla kalkındırılması, çağlar üzerinden sıçrayarak Türk milletinin atom ve uzay çağına sokulması ile mümkündür. Bu da her şeyden önce dünya çapında çok üstün kaliteli ilim adamları ve yüksek teknisyenler kadrosu meydana getirmeye bağlı bulunmaktadır.

Bizim inancımıza göre, yabancı memleketlerin şartları altında meydana getirilmiş bulunan yabancı doktrinler ve yönetim sistemleri taklit edilerek Türkiye´nin kalkındırılması sağlanamaz. Ne kapitalizm ve liberalizm, ne de komünizm. Türkiye için yararlı olamaz. Türkiye´yi kalkındıracak sistem ve görüş ancak Türk milletinin özelliklerine uygun, Müslüman Türk milleti gerçekleri ve özellikleri göz önünde bulunduran ve modern ilim ve tekniği yol gösterici kabul eden milli bir görüş olmalıdır.

Bunun kısaca formülü Türk emek potansiyelinin, milli üretim faktörlerine gerçek bir şekilde bağlanması, devletin vatandaşlarına üretim yollarını açarak bütün tedbirleri alması ve kolaylıkları temin etmesi ve milli gelirin artmasında kendisine düşen esas rolü oynamasıdır.

İşte biz böyle milli bir doktrine sahip bulunduğumuz iddia eden bir kadroyuz. Milli görüşümüzün adı “Dokuz Işık Doktrini” dir. Bu görüş dokuz ana ilkeye dayanmaktadır. Bu ilkeler sırasıyla şunlardır:

1- MİLLİYETÇİLİK

2- ÜLKÜCÜLÜK

3- AHLAKÇILIK

4- İLİMCİLİK

5- TOPLUMCULUK

6- KÖYCÜLÜK

7- HÜRRİYETÇİLİK VE ŞAHSİYETÇİLİK

8- GELÍŞMECİLİK VE HALKÇILIK

9- ENDÜSTRİCİLİK VE TEKNIKÇİLİK

Gaye olarak düşündüğümüz şeyi evvela belirtmek ve ondan sonra bu gayenin gerçekleşmesini sağlayacak yolları görüşmek isabetli olacaktır. Gayemiz (ÜLKÜMÜZ), Türk milletini, insanca usullerle, en kısa yoldan, kendi gücüyle ayakta durabilecek, kuvvetli, müreffeh, mutlu, hak ve şereflerine sahip bir millet hâline getirmek ve modern uygarlığın en ön safına geçirmektir.

İnsanlar nasıl her şeyden önce kendi kendilerine hürmetkar olmak, kendi benliklerini hürmet duygusu ile hissetmek mecburiyetinde iseler, mîlletlerin de kendi kendilerine hürmetkar olmaları, kendi varlıklarına güvenmeleri ve kendi varlıklarına duyulan saygı ve güvenle çalışmaları sayesinde mutluluğa ermeleri mümkündür. Bir insanın, kendine saygısı yoksa, kendini aşağı görürse, kabiliyetsiz hissederse, o insanın büyük iş yapması, içinde bulunduğu çevreye yararlı olması mümkün olamaz. Bir insan bir hendeğe doğru "Ben bu hendeği atlayamam, gücüm yetmez, kabiliyetim yoktur endişesiyle ümitsiz ve tereddütlü gelirse, elbette o hendeği aşamaz, atlayamaz. Bir insan kendine güvenerek "Ben kuvvetliyim, ben bu hendeği hiç yûksünmeden atlayabilirim" diye korkusuzca gelirse atlar. Zafer, hiçbir zaman mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz. Milletlerin hayatı da böyledir. Atatürk bir sözünde şöyle der: “ZAFER, ZAFER BENİMDİR DİYENLERİNDİR.” Yine merhum milli şairimiz Arif Nihat ASYA “FETİH MARŞI” şiirinde : “KÜÇÜK GÖRME, HOR GÖRME DELİKANLIM KENDİNİ/ ŞU KIRIK ABİDEYİ YÜKSELTECEK TAŞTASIN/ FATİH'İN İSTANBUL'U FETHETTİĞİ YAŞTASIN” der.

Milletler kendi varlıklarının değerini hissederler, kendi kudretlerine inanç duyarlar, kendi izzetinefislerini her şeyin üstünde tutabilirler ve kendi varlıklarına saygı duyarlarsa, uygarlık âlemine büyük varlık gösterirler, büyük eserler meydana getirirler ve aynı zamanda kendi toplumları içinde yaşayan bütün insanları mutluluğa, refaha erdirirler. Bundan dolayıdır ki, biz prensiplerimizin başına milliyetçiliği koyuyoruz. 

 
 
  Bugün 9 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol