SAİNT ETİENNE TÜRK KÜLTÜR OCAĞI SİTESİ
   
  ST. ETİENNE ÜLKÜCÜLERİ
  KARUN KIMDIR?
 

                      KARUN KİMDİR?

Musa Aleyhisselam’ın ümmetinden ve onun akrabalarından olan bir kişi. Zenginliği yüzünden kibirlenip, Musa Aleyhisselam’a karşı çıktığı için yerin dibine batan kimse. Babasının ismi Yasher idi. Karun, önceleri fakir ve güzel huyluydu. Tevrat’ı güzel okurdu. Hz. Musa buna dua etti ve kimya ilmini öğretti. Hz.Musa ve kardeşi Hz. Harun’dan sonra, İsrailoğulları’nın en bilgilisiydi. Tevrat’ı ezbere bilir ve çok güzel okurdu.
Karun, Hz.Musa’ya iman etmeden önce İsrailoğulları’nın başında Mısır Firavun’unun temsilcisiydi. İdaresi altında bulunanlara zulüm ve eziyet ederdi. Musa Aleyhisselam’a inandıktan sonra, kendisini ilim ve ibadete verdi. Ondan pek çok şeyler öğrendi. Şeytanın vesvesesine kapılıp ibadeti terk etti. Dünya malı toplamaya başladı ve gittikçe hırsı arttı ve çok mal toplamak gayretine düştü. Musa Aleyhisselam’dan kimya ilmini öğrenmiş ve hayır duasına kavuşmuştu. Bu nimetlerin kıymetini takdir edemedi. Bildiklerini dünya malı toplamak için kullandı. İnsanlara hizmet etmeyi aklına hiç getirmedi. Zenginliği ile dillere destan olup, darb-ı mesellere geçti. ’Karun gibi zengin.’ sözü, onun sahip olduğu mal sebebi ile ortaya çıktı. Mallarını hazinelere doldurdu. Hazinelerinin anahtarlarını, kırk katır taşırdı. Karun zengin olunca, fakirliğindeki iyi, güzel hasletleri kaybetti. Taşkınlık yaptı ve haddi ziyadesiyle aştı. Böylece zulüm ve haksızlık yapmaya başladı. Ziyetlerle süslü elbiselerle dışarı çıkar, göğsü ilerde, salınarak kibirle yürür ve elbiseleri yerlerde sürünürdü. Onun hakkında Kasas suresinin 79. Ayet-i Kerimesi’nde mealen şöyle buyrulur: “Karun, ziyet ve ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı.”
Eyeri altından beyaz bir ata biner, iki yanına, süslü elbiseler ve ziyetlerle donatılmış yüzlerce köle ve cariyeler alır, halka gösteriş yapardı. Daha da ileri giderek İsrailoğulları’na ve Musa Aleyhisselam’a karşı kibirlenir, onların işlerine karışarak başarılarını engellemeye çalışırdı. Fakirleri aşağı görür, malından ve mülkünden fakirlere veremezdi. Kendisine yapılan nasihatleri e, hiç dinlemezdi. Hz.Musa’nın sözünün, İsrailoğulları tarafından dinlenmesine bile tahammül edemez oldu.
Karun’un yaptıkları ve Müslümanların ona nasihatleri, Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle beyan buyruldu:
Karun, Musa’nın (A.S.) kavmindendi. Fakat o, onlara (İsrailoğullarına, mal sebebi ile zulüm ve kötülükte bulunup, Hz.Musa’ya muhalefet ederek ona) karşı azgınlık etmişti. Biz ona, anahtarlarını taşımak bile, güçlü kuvvetli bir cemaate ağır gelen hazineler verdik. O vakit kavmi(nden iman edenler) ona şöyle dediler: (Ey Karun!) Dünya malı ile şımarma! Çünkü Allah-ü Teala dünya malı ile şımaranları sevmez. Allah-ü Teala’nın sana verdiği zenginlik ve servet ile ahiret yurdunu (yani Cenneti) iste! Allah-ü Teala’nın sana ihsan ettiği gibi, sen de O’nun kullarına (mal ile) ihsan et. (Dünyadan da nasibini unutma.) Yeryüzünde fesad arama, isteme. Çünkü Allah-ü Teala, fesat çıkaranları sevmez. (Kasas suresi: 76-77)
Karun, yapılan hiçbir nasihati kabul etmedi. Şımarıklığının yanında, Allah-ü Teala’nın kendisine verdiği nimetlere nankörlüğünü de arttırdı. Bu nimetleri kendinden bildi.
Bu durum ayet-i kerimede mealen şöyle dediği bildirilir: “Bu servet, bana ancak bende olan ilim karşılığında verilmiştir.” dedi. Ayet-i kerimenin devamında Allah-ü Teala, mealen ona şöyle cevap verir: “Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).  (Kasas suresi: 78)
Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.(Kasas suresi: 79)
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir. (Kasas suresi: 80)
Karun, Musa Aleyhisselam’a muhalefet emeye devam etti. Daha da ileri giderek, altından bina yaptı. İsrailoğulları’dan bir kısmı, onun sözlerine kanarak, gösteriş ve malına imrenip, onun gibi zengin olma hülyalarına düştüler. Hatta bazıları da onun emrine girerek, dediğinden çıkmaz oldular.
Allah-ü Teala’nın, müminlere zekatı farz kılınca, Musa Aleyhisselam, Karun’a vereceği zekatın miktarını söyledi. Karun evine gidip, mal ve parasını hesap edince, vereceği zekatı çok buldu. İsrailoğulları’ndan, kendisi gibi olanları etrafına toplayıp, Musa Aleyhisselam’a karşı çıkardı.
Bir fahişeye bol, para ve mal vad ederek Musa Aleyhisselamın kendisiyle zina ettiğini söylemesini istedi. Ertesi gün, Karun, İsrailoğulların’ı topladı. Sonra Musa Aleyhisselam’a geldi. İsrailoğulları toplandı, seni bekliyorlar. Onların yanına git de Allah-ü Teala’nın emir ve yasaklarını, dinlerinin esaslarını, şeriatlerinin hükümlerini onlara anlat.’ dedi.
Musa Aleyhisselam, onların yanına giderek anlatmaya başladı:
“Hırsızlık yapanın, elini keseriz; iftira edene, seksen sopa vururuz; zina eden bekar kimseye, yüz sopa vururuz; evli olan kimse zina ederse, ölünceye kadar onu taşlarız.” buyurdu.
Karun: “Ya bu işi sen yapmış olursan?” dedi.
Musa Aleyhisselam: “Ben de yapsam durum aynıdır!” buyurdu.
Karun: “İsrailoğulları, senin filan kadınla düşüp kalktığını söylüyorlar, dedi.
Musa Aleyhisselam: “Ben mi?” buyurdu.
Karun: “Evet!” dedi.
Musa Aleyhisselam: “Onu çağırın bakalım ne diyor? Şahitlik ederse, yahut itiraf ederse, dediği gibidir.” buyurdu.
O kadın elince, Musa Aleyhisselam ona: “Ey kadın! Ben sana, bunların dediği gibi bir şey yaptım mı?” buyurdu.
Sonra peygamberlik nuru ile ona bakarak sözlerine şöyle devam etti: “Musa’ya ve İsrailoğulları’na denizi yarıp yol yapan ve Musa’ya Tevrat’ı indiren Allah-ü Teala hakkı için doğru söyle.” dedi.
Musa Aleyhisselam kadına, Allah için doğruyu söylemesine yemin verince, Allah-ü Teala kadına doğru yolu buldurdu ve ona yardım verdi.
Kadın kendi kendine şöyle düşündü: “Bugün tövbe ile söze başlamam, Allah’ın peygamberine eziyet etmemden iyidir.” diyerek; sözüne şöyle devam etti: “Hayır, onlar yalan söylüyorlar. Karun bana, benimle zina ettiğin iftirasını söylemem için çok para verdi.”
Bu sözleri duyan, Karun şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Orada bulunanları bir müddet sessizlik kapladı.
Musa Aleyhisselam hemen secdeye kapandı, ağlayarak: “Ya Rabbi! Senin düşmanın bana eziyet etti, beni rezil ve rüsva etmek isteyip, çirkin bir fiille suçladı. Ey Allah’ım, onun cezasını ver.” diyordu.
Allah-ü Teala, Hz.Musa’ya başını secdeden kaldırmasını emir buyurdu ve yere de, Musa Aleyhisselam’ın isteğine uymasını emretti.
Musa Aleyhisselam: “Ey İsrailoğulları! Allah-ü Teala beni Firavun’a gönderdiği gibi, Karun’a da gönderdi. Ona uyan onunla kalsın, benimle olan ondan ayrılsın.” buyurdu.
İki kişi hariç hepsi Karun’dan ayrıldı. Sonra Musa Aleyhisselam: “Ey toprak! Onları yut!” buyurdu. Dizlerine kadar yuttu. “Ey toprak onları yut!” buyurdu ve bellerine kadar yuttu. “Ey toprak onları yut!” buyurdu. Boyunlarına kadar yuttu. Sonra: “Ey toprak onları yut!” buyurdu. Toprak onları içine alıp, kapandı. Böylece yerin dibine geçtiler.
Allah-ü Teala, Karun’u ve iki arkadaşını yere geçirince, İsrailoğulları, kendi aralarında dedi-koduya başlayarak: “Musa Aleyhisselam, Karun’un evini, mal ve hazinelerini elde etmek için ona beddua etti.” dediler.
Musa Aleyhisselam, bunun üzerine Allah-ü Teala’ya dua edip, evini, malını ve hazinelerini de yere geçirmesini istedi.
Bunun üzerine, Hak Teala’nın emriyle Karun’un sarayı, mal ve hazineleri de yerin dibine geçti.
Nitekim Allah-ü Teala, Kasas suresi 81. ayetinde mealen; ’Nihayet biz onu (Karun’u) ve sarayını yere geçiriverdik. Artık Allah-ü Teala’nın azabından onu kurtarmaya yardım edecek hiçbir cemaatı da yoktu. Kendisi de o azabı men etmeye kadir değildi.’ buyurdu.
Karun helak olunca, Musa Aleyhisselam’ın nasihat edip, Allah-ü Teala’nın azabıyla korkuttuğu müminler, Allah-ü Teala’ya hamd ettiler. Önceden Karun’un malını, saltanatını ve yaşayışına imrenenler, pişman oldular. Allah-ü Teala bunu bildirerek, aynı surenin 82. ayetinde mealen:
“Dün onun mal ve saltanatını temenni edenler; Vay, demek ki, Allah-ü Teala dilediği kimsenin rızkını genişletiyor ve daraltıyor. Eğer Allah-ü Teala bize lutf etmeseydi, bizi de yere batırmıştı. Vay, demek hakikat şu ki, kafirler asla kurtulmayacak, demeye başladılar.” buyurdu.
Allah-ü Teala, peygamberi, Musa Aleyhisselam’ı ve müminleri her bela ve sıkıntıdan kurtardı. Düşmanları olan Firavun’u, Haman’ı ve Karun’u helak eyledi. Nitekim Ankebut suresi 39. ayet-i kerimesinde mealen: “Karun’u Fir’avn’ı ve (onun veziri) Haman’ı da helak ettik. Gerçekten Musa (A.S.), onlara apaçık delillerle gelmişti de, onlar yeryüzünde kibirlenip baş kaldırmışlardı (iman etmemişlerdi). Azabımız onlara ulaşıp kurtulamadılar.” buyurdu.
 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol